İspanyolca içindeki pare ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki pare kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte pare'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki pare kelimesi durmak, durdurmak, durdurmak, kaldırıp koymak, kapatmak, engellemek, bloke etmek, durmak, kulaklarını dikmek, bırakmak, el sallayarak durdurmak, yapmayı kesmek, durmak, çağırmak, durmak, kesilmek, durdurmak, stop ettirmek, hareketsizce durmak, durdurmak, durmak, desteklemek, destek vermek, destek olmak, arka çıkmak, son vermek, (eskrimde) rakibin hamlesini savuşturmak/bertaraf etmek, taksi çevirmek, bloke etmek, bloklamak, durdurmak, durmak, durdurmak, durdurmak, son vermek, bitirmek, kapatmak, doğrultmak, yavrulamak, doğurmak, yavrulamak, yavrulamak, yavrulamak, doğurmak, yavrulamak, doğurmak, yavrulamak, doğurmak, doğurmak, doğurmak, doğurmak, doğurmak, doğum yapmak, yavrulamak, kuzu doğurmak, kuzulamak, doğurmak, devamlı, sürekli, durmaksızın, ara vermeden, durdurmak, kesmek, bırakmak, geçmek, faal, hareket halinde, tekrar tekrar, defalarca, ara vermeden, durup dinlenmeden, durmadan, tamamen durma, atılmak, cebine düşmek/cebinde bulunmak, bırakmak, durmak, uğramak, kenara çekmek, bırakmak, durmadan konuşmak, çok konuşmak, konuşup durmak, yuvarlanarak, bırakmak, son vermek, boş konuşmak, saçma sapan konuşmak, boş boş konuşmak, bırakmak, hızla çıkmak, duraklamak, ara vermek, vazgeçmek, bırakmak, anlamsızca konuşmak, konuşup durmak, (dudaklarını) büzmek, içini dökmek, bırakmak, hakkında konuşmayı bırakmak, çok konuşmak, yemek molası vermek, durmadan konuşmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
pare kelimesinin anlamı
durmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ha parado de llover. |
durdurmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Puedes parar de hacer eso? |
durdurmak(araç, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Paró el coche para ver el mapa. |
kaldırıp koymak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Derribé el jarrón de un golpe y tuve que volver a levantarlo. |
kapatmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Apaga la máquina antes de tratar de repararla. Tamire başlamadan önce makineyi kapatın. |
engellemek, bloke etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El portero bloqueó el tiro. |
durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Por favor, espera a que el bus pare antes de bajarte. |
kulaklarını dikmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bırakmak(una actividad) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No me puedo concentrar si sigues golpeando los dedos contra el escritorio, ¡para! |
el sallayarak durdurmakverbo transitivo (con una seña) (araç) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Es muy difícil parar un taxi durante la hora pico. |
yapmayı kesmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gary no paraba de silbar muy desafinado hasta que Dave le dijo que parara. |
durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Emily siempre se está quejando de su novio, ¡nunca para! |
çağırmak(taxi) (taksi, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El portero le parará un taxi. |
durmak, kesilmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Me estás volviendo loca con tus preguntas, ¡para! |
durdurmak, stop ettirmek(otomobil, makina, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El aprendiz de manejo que iba delante nuestro paró el auto dos veces. |
hareketsizce durmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La pelota se paró colina abajo. |
durdurmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
durmak(auto) (taşıt) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El taxi se detuvo en el borde y la mujer se bajó. |
desteklemek, destek vermek, destek olmak, arka çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Apoyó el libro para poder leer y tejer al mismo tiempo. |
son vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los huelguistas dijeron que no iban a dejar su campaña de acción. |
(eskrimde) rakibin hamlesini savuşturmak/bertaraf etmek(un ataque) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ambos esgrimistas bloquearon ataques durante el campeonato. |
taksi çevirmek(taxi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Llamé a un taxi para llegar a casa porque había bebido mucho. |
bloke etmek, bloklamak(deportes) (spor) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El boxeador bloqueó con habilidad los golpes de su oponente. |
durdurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La policía nos detuvo por exceder el límite de velocidad. |
durmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) El coche se detuvo al acercarse a las vías del tren. |
durdurmak(figurado) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Las disputas paralizaron el acuerdo legal durante meses hasta que se llegó a un acuerdo. |
durdurmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La gerencia detuvo el proyecto cuando se acabó el dinero. |
son vermek, bitirmek(coloquial) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¡Vosotros dos! ¡Cortad esa pelea ya! |
kapatmakverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La empresa cerró la fábrica el día de Navidad. |
doğrultmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los niños pusieron las fichas de dominó en posición vertical. |
yavrulamak, doğurmakverbo intransitivo (vaca) (hayvan) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mayoría del ganado va a parir en primavera. |
yavrulamakverbo intransitivo (at) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
yavrulamakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La elefanta parió después de 18 meses de gestación. |
yavrulamak(animal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los labradores suelen parir entre seis y ocho cachorros. |
doğurmak(birisine bir şey) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La Reina parió tres hijas. |
yavrulamakverbo transitivo (general) (domuz) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La cerda está a punto de parir. |
doğurmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La gato ya parió. Los gatitos ya casi pueden abrir los ojos. |
yavrulamak(köpek) |
doğurmak(ES) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La loba parió dos crías. |
doğurmak(hijos) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mary parió otro niño. ¡Este es el séptimo que tiene! |
doğurmakverbo transitivo (general) (domuz) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La cerda parió ocho cerditos. |
doğurmakverbo intransitivo (hayvan) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La cerda parió tres crías. |
doğurmak(köpek) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El perro parió siete cachorros. |
doğum yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sarah dio a luz el martes. |
yavrulamak(hayvan) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kuzu doğurmak, kuzulamak(literal) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La oveja parió un cordero en mayo. |
doğurmak(çocuk) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi abuela dio a luz a sus diez hijos sin intervención médica. |
devamlı, sürekli
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Si les dejas, los dos podrían discutir continuamente sobre política. |
durmaksızın, ara vermeden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La ruta del desierto parece durar eternamente. |
durdurmak, kesmek, bırakmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Hace dos años dejé el hábito de fumar. |
geçmek(kırmızı ışıkta) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A Audrey la paró la policía cuando se pasó un semáforo en rojo. |
faal, hareket halinde
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¡Mis niños nunca se quedan quietos! Están siempre en movimiento. |
tekrar tekrar, defalarca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi hermana me sacó de quicio cantando la misma canción una y otra vez. Los gimnastas y patinadores artísticos deben practicar cada rutina una y otra vez. |
ara vermeden, durup dinlenmedenlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estoy trabajando sin parar desde las 7. |
durmadanlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Habló de sus hijos sin parar. |
tamamen durma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Oyeron un ruido fuerte en el motor y el auto se detuvo por completo. |
atılmak(figurado) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
cebine düşmek/cebinde bulunmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bırakmak(bir şeyi yapmayı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¡Basta de discutir! ¡Me están dando dolor de cabeza! |
durmak, uğramak(tren, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Este tren para en Bromley South y en London King's Cross. |
kenara çekmek(taşıt) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cuando vio las luces intermitentes en el retrovisor, se hizo a un lado de la carretera. |
bırakmak(bir şey yapmayı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El hermano de Maisie la estaba burlando por sus anteojos nuevos, y ella le dijo que dejara de hacerlo. |
durmadan konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çok konuşmak, konuşup durmaklocución verbal (bir şey/birisi hakkında) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El profesor no paró de hablar del tema a pesar de que muchos alumnos estaban dormidos. |
yuvarlanaraklocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El auto rodó sin parar hasta que se detuvo volcado. |
bırakmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La madre ordenó al niño que dejara de arrancar las páginas del libro. |
son vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Puedes dejar de interrumpirme cuando trato de estudiar? |
boş konuşmak, saçma sapan konuşmak, boş boş konuşmak(figurado) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) No importa de qué hablemos en clase, Joanne siempre empieza a hablar sin parar sobre su vida privada. |
bırakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hızla çıkmaklocución verbal (Chile, fig, coloq) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Paró la cola y salió sin mirar a nadie. |
duraklamak, ara vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Oliver se detuvo a pensar, antes de continuar con su trabajo. |
vazgeçmek, bırakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La corte le ordenó a la compañía que deje de (or: pare de) comerciar. |
anlamsızca konuşmak(bir şey hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
konuşup durmaklocución verbal (bir şey hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Tanya no para de hablar de lo horrible que es su jefe. |
(dudaklarını) büzmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jenny frunció los labios en un beso y esperó. |
içini dökmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Suele acudir a mí para hablar sin parar sobre sus problemas. |
bırakmak(yapmayı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me gustaría que mis amigos dejaran de burlarse de mi amistad con James. |
hakkında konuşmayı bırakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Matt llegó tarde el viernes a la noche y su mujer no deja de hablar de eso. |
çok konuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Los dos se sentaron y hablaron por los codos entre ellos durante horas. |
yemek molası vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los viajeros decidieron parar a comer a mediodía. |
durmadan konuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Él es muy aburrido; siempre está hablando sin parar sobre economía o inmigración. |
İspanyolca öğrenelim
Artık pare'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
pare ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.