İspanyolca içindeki forma ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki forma kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte forma'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki forma kelimesi yol, şekil, biçim, suret, şekil, yol, yol, form, şekil, biçim, usul, endam, beden, suret, temel oluşturmak, şekil, biçim, tür, tip, çeşit, cins, gelenek, adet, biçim, şekil, biçim, şekil, form, kondisyon, form, biçim, eğilim, meyil, usul, tarz, yol, üslup, tavır, davranış şekli, davranış şekli, davranış biçimi, yapmak, yaratmak, oluşturmak, oluşturmak, sıraya dizmek, kurmak, içermek, üretmek, neden olmak, sebep olmak, yol açmak, yetiştirmek, büyütmek, şekil vermek, şekillendirmek, oluşturmak, teşkil etmek, oluşturmak, yöntem, metot, kemerli, kavisli, şekilsiz, biçimsiz, nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun, korkutucu/ürkütücü bir şekilde, garip bir şekilde, tuhaf bir şekilde, hayati derecede, etkili bir şekilde, zarif bir şekilde, tehditkarlıkla, ölümcül olarak, ölümcül şekilde, tatmin edici bir şekilde, endişe verici şekilde, kesintili, bilerek, yanlış bir şekilde, hatalı bir şekilde, hatalı olarak, biçimlendiren, biçimlendirici, şekillendirici, kanonik, orijinal bir şekilde, özgün bir biçimde, görgüsüzce/kabaca, hareketli bir şekilde, yazı, (kas) sıkı, hoş olmayan bir şekilde, konuşma tarzı, konuşma şekli, biçim vermek, şekil vermek, biçimlendirmek, şekillendirmek, hazırlıksız olarak, delicesine, süklüm püklüm, yaşam sürmek, ömür sürmek, ömür geçirmek, formda olmayan, formunda olmayan, daha formda olan, formda, formdan düşmüş, rahatsız, şekilsiz, çivi şeklinde, güvenli bir şekilde, emniyetli bir şekilde, emniyetlice, güvenlice, sade bir şekilde, gösterişsiz bir biçimde, ucuzca, kritik bir şekilde, kritik biçimde, sıkıcı bir şekilde, eğrilmez/bükülmez/dimdik bir şekilde, çevre yönünden, korkunç, hoş bir şekilde, duyulabilecek şekilde, işitilebilecek biçimde, klasik olarak, aşırı bir şekilde, formda, bir şekilde, her neyse, kısaca, adil bir şekilde anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
forma kelimesinin anlamı
yol
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hay más de una forma de hacer una taza de té. Onu nasıl yaptı? Ne yolla yaptı? |
şekil, biçim, suretnombre femenino (fiziksel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El caramelo tenía forma de huevo. Şekerleme yumurta şeklindeydi (or: biçimindeydi). |
şekilnombre femenino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los niños estaban aprendiendo a dibujar formas simples como triángulos y cuadrados. |
yol
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ésta es la forma de hacerlo. |
yol
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La forma de acelerar el proyecto es incorporando personal. |
formnombre femenino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Está en buena forma porque corre y va al gimnasio. |
şekil, biçimnombre femenino (nesne) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Las sillas parecían iguales en forma y color. Sandalyeler şekil ve renk olarak aynı görünüyordu. |
usulnombre femenino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los perros deben ser sacados a caminar de forma regular. |
endam, beden, suret(kişi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Podía divisar su forma detrás de la cortina. Perdenin arkasından kadının bedenini seçebiliyordu. |
temel oluşturmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Las notas de Dan hicieron que tomara forma la decisión de su padre de castigarle hasta que pusiera su vida en orden. |
şekil, biçim
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El hielo es agua en forma congelada. |
tür, tip, çeşit, cinsnombre femenino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¿De qué forma vamos a entrenar? Ne çeşit bir eğitim olacak acaba? |
gelenek, adet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Era un excéntrico que no quería adaptarse a las formas de su cultura. |
biçim, şekilnombre femenino (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El artista no se preocupaba del color, sólo de la forma. |
biçimnombre femenino (sanat) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Me gusta la forma del poema, pero no tiene fondo. |
şekil, formnombre femenino (biçimsel yapı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El jersey perderá su forma si se moja. |
kondisyon, formnombre femenino (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Está en buena forma para el partido. |
biçimnombre femenino (dilbilgisi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Me gusta escribir de forma coloquial. |
eğilim, meyil(forma de pensar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La poesía de los adolescentes a veces tiene una forma (or: manera) egoísta. |
usul, tarz, yol, üslup
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La manera lenta y precavida de conducir de Karen molesta a otros conductores. |
tavır, davranış şekli
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A Bob lo burlaban por su modo de hablar. |
davranış şekli, davranış biçimi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Actuaba de una manera extraña. Çok garip bir tavrı vardı. |
yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Formas el plural agregando una "s". |
yaratmak, oluşturmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Leanne siempre forma sus propios juicios muy rápidamente. |
oluşturmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Formaron un sindicato. |
sıraya dizmekverbo transitivo (tropas) (askeri birlik) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El general formó a sus tropas en anticipación a la batalla. |
kurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los estudiantes aprendieron a construir oraciones efectivas. |
içermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El reparto estaba constituido por principiantes. |
üretmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La fábrica produce 20.000 cepillos de dientes por día. |
neden olmak, sebep olmak, yol açmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los perros hicieron un gran barullo en la calle. Köpekler, sokakta kargaşaya neden oldular. |
yetiştirmek, büyütmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los padres de Nelly la criaron para ser una dama. |
şekil vermek, şekillendirmek(karakter, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Fue el tiempo en la escuela en el extranjero el que moldeó su carácter. |
oluşturmak, teşkil etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los estados que constituyen este país tienen cada uno su propia cultura. |
oluşturmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Es importante forjar lazos con la que gente que te rodea. |
yöntem, metot
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Enséñame la forma en que amasas la masa. |
kemerli, kavisli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şekilsiz, biçimsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El jersey estaba deforme y me irritaba la piel. |
nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Puedes hacerlo como quieras. ¡Sólo hazlo! |
korkutucu/ürkütücü bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los pasillos de la oscura biblioteca oscura estaban siniestramente tranquilos. |
garip bir şekilde, tuhaf bir şekilde
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El hombre caminaba extrañamente, como si le doliera muchísimo el pie. |
hayati derecede
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
etkili bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La arquitectura del Taj Mahal está expresivamente descrita en este libro. |
zarif bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Las puertas pesadas de madera estaban exquisitamente grabadas con motivos religiosos. |
tehditkarlıkla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) "No me desafíes", dijo el padre amenazadoramente. |
ölümcül olarak, ölümcül şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
tatmin edici bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El equipo de béisbol rindió satisfatoriamente, pero necesita más práctica. |
endişe verici şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Hay un número preocupantemente alto de accidentes en esta carretera. |
kesintili
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Carlos trabajó interrumpidamente en la fábrica de telas por cinco años. |
bilerek(formal) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Perdón, no lo hice deliberadamente. |
yanlış bir şekilde, hatalı bir şekilde, hatalı olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
biçimlendiren, biçimlendirici, şekillendirici
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) En alfarería, el proceso formativo puede llevar horas. |
kanonik(müzik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
orijinal bir şekilde, özgün bir biçimde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Interpretó la conocida canción muy originalmente. |
görgüsüzce/kabaca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
hareketli bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El pequeño niño gesticuló expresivamente para indicar que quería una galleta. |
yazı(de escritura) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Su estilo es claro y conciso. Yazısı oldukça açık ve nettir. |
(kas) sıkı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Hace ejercicio regularmente para mantener sus músculos firmes. |
hoş olmayan bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nunca me volví a acercar a él después de que me habló tan desagradablemente. |
konuşma tarzı, konuşma şekli
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El habla de la mayoría de los jóvenes contiene jerga. |
biçim vermek, şekil vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los niños moldearon la arcilla en dinosaurios. |
biçimlendirmek, şekillendirmek(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los profesores son responsables de moldear las mentes jóvenes. |
hazırlıksız olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Presentaron su parodia improvisadamente. |
delicesine
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
süklüm püklüm
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
yaşam sürmek, ömür sürmek, ömür geçirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Muchos monjes viven una vida espartana. |
formda olmayan, formunda olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) No estar en forma puede conducir, o exacerbar, problemas de salud. |
daha formda olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Frank está en mejor condición física que Jimmy; puede correr una milla en seis minutos. |
formdalocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Los bomberos deben estar en forma porque su trabajo es físicamente demandante. |
formdan düşmüşlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cuando me apunté a las clases de baile, estaba en muy baja forma. |
rahatsızlocución adverbial (ES) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Hoy estoy en baja forma. |
şekilsizlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çivi şeklinde
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
güvenli bir şekilde, emniyetli bir şekilde, emniyetlice, güvenlice
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Louis comprobó que el remolque estaba enganchado de forma segura al coche. |
sade bir şekilde, gösterişsiz bir biçimde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La chica estaba vestida de forma sencilla. |
ucuzca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kritik bir şekilde, kritik biçimde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sıkıcı bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Hablaba de manera tan aburrida de su pueblo natal que hice una nota mental de nunca ir ahí. |
eğrilmez/bükülmez/dimdik bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Eddie se movió con rigidez tras pasar varias horas sentado en el sofá. |
çevre yönünden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) De forma ecológica, el campo me favorece mejor que mi antiguo hogar en la ciudad. |
korkunç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Meşhur restoranda verilen hizmet korkunç kötüydü. |
hoş bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
duyulabilecek şekilde, işitilebilecek biçimde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
klasik olarak(eğitim) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
aşırı bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El costo de fabricar en Europa es alto de forma prohibitiva. |
formda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Voy al gimnasio todas las semanas para mantenerme en forma. |
bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
her neyse
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Yo ni siquiera quería ir a la fiesta, pero de todas formas, ya terminó. |
kısaca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Enumeró una larga serie de inconvenientes, en resumen: no aceptó. |
adil bir şekildelocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Las leyes deben aplicarse de forma justa. |
İspanyolca öğrenelim
Artık forma'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
forma ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.