İtalyan içindeki starsene ne anlama geliyor?
İtalyan'deki starsene kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte starsene'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki starsene kelimesi -yor, bulunmak, ol, uymak, olmak, oturmak, kalmak, oturmak, beklemek, (olduğu yerde) kalmak, dayanmak, durumunda olmak, halinde olmak, kalmak, konaklamak, uzanmak, yatmak, geçmek bilmemek, kolay kolay geçmemek, uymak, sığmak, sıradaki, endişelenmek, endişe duymak, kaygılanmak, tasalanmak, havada durmak, havada asılı kalmak, daha iyi durumda, öndeki arabayı çok yakından takip etmek, dibine girmek, dibinden gitmek, çift, öndeki arabanın hemen arkasından gitmek, yapışmak, çenesini tutmak, uymasını sağlamak, uydurmak, sığmak, sakinleşmek, sakin olmak, takip etmek, peşinden ayrılmamak, sıhhati daha iyi, daha sağlıklı/sıhhatli, rahatsız, rahatsız, hasta, hastalıktan kalkmış, hastalıktan kurtulmuş, ayağa kalkmış, hastalıktan kalkmış, hastalıktan kurtulmuş, ayağa kalkmış, daha zengin, konu hakkında, azalan, ölmekte olan, -ecek, -acak, için/içiniz rahat olsun, beni rahat bırak, dikkatli ol, dikkatli olun, bırak, oluruna bırak, gece yatısı, geç saatlere kadar yatma, aklına yatmak, üstüne vazife olmamak, üstüne düşmemek, sadece yap, yakınında durmak, hasta hissettirmek, hasta etmek, riske girmemek, geri planda olmak, ikinci planda olmak, adetlere/belirli standartlara uygun davranmak, hazırolda durmak/esas duruşta durmak, uzak durmak, (işi, vb.) ağırdan almak/kendini yormamak, kilosuna dikkat etmek, tahammül edememek, evde durmak, başını suyun üzerinde tutmak, iyi olmak, kendiyle gurur duymak, sabırsızlanmak, azalmak, bırakmak, yeri olmak, doğru yerde olmak, eğilmek, bükülmek, pusuya yatmak, saklanmak, gizlenmek, hasta/rahatsız olmak, sakin olmak/kalmak, omuz omuza vermek, (birisiyle) omuz omuza olmak, hapis cezası çekmek, araya girmek, sessiz olmak, yerinde kalmak, gece geç saatlere kadar uyumamak, sessiz kalmak, susmak, kımıldamamak, kıpırdamamak, daha sağlıklı hissetmek, keyifli olmak, güzel görünmek, uyanık kalmak, uzak durmak, uzak durmak, uzak durmak, öne geçmek, ile berbaber olmak, ile birlikte olmak, uzak durmak, yaklaşmamak, yetişmek, dik durmak, dikkat etmek, dikkatli olmak, anlaşmak, yatmamak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
starsene kelimesinin anlamı
-yorverbo intransitivo (ausiliare) (şu anda) Teresa in questo momento sta cenando. Şu anda yemek yiyor. |
bulunmak(trovarsi) (yer) Il burro è sul tavolo. Tereyağı masanın üstündedir. |
ol
Sii ragionevole! |
uymakverbo intransitivo (di dimensioni) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quel pezzo non ci sta perché non è della misura giusta. |
olmakverbo intransitivo (bir durumda) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Sta meglio di ieri? |
oturmak(giysi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Quel vestito ti sta molto bene. |
kalmakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Stai sicuro che ci sarò. |
oturmak(indumenti) (giysi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Quel cappotto ti sta molto bene. |
beklemek, (olduğu yerde) kalmakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Stai qui e non muoverti. Burada bekle ve yerinden kıpırdama. |
dayanmak(gerçeğe, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
durumunda olmakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) L'investitore rimase fermo nella sua posizione per fare una fortuna dall'accordo. |
halinde olmakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Gli spettatori rimasero affascinati dalle abilità del ballerino. |
kalmak(otelde, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Alloggeremo in un albergo. |
konaklamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Gli escursionisti hanno alloggiato una notte nell'ostello. |
uzanmak, yatmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
geçmek bilmemek, kolay kolay geçmemek(in un luogo) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il bar chiudeva alle 3 del mattino ma alcuni avventori si trattennero fuori ancora per un po'. |
uymak(vestire bene addosso) (giysi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ti va bene questa camicia, o è troppo grande? Bu pantolon üzerime iyi oturmadı. |
sığmakverbo intransitivo (di dimensioni) (bir yere) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Quel tavolo non entra in questa piccola stanza. |
sıradaki(essere imminente) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
endişelenmek, endişe duymak, kaygılanmak, tasalanmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Lo so che ha diciott'anni, ma mi preoccupo ancora quando esce da solo. Siamo al sicuro, non preoccupatevi. Onun bu hali beni çok endişelendiriyor. |
havada durmak, havada asılı kalmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
daha iyi durumda
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
öndeki arabayı çok yakından takip etmek, dibine girmek, dibinden gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çift(innamorati) (eşler) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ma voi due siete una coppia? ⓘQuesta frase non è una traduzione della frase di origine. Yeni evli çift balayına çıktı. |
öndeki arabanın hemen arkasından gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un auto rossa mi ha tallonato fino al negozio di alimentari. |
yapışmak(giysi, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
çenesini tutmak(argo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
uymasını sağlamak, uydurmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Hai fatto un buon lavoro a fare in modo che tutti i mobili di questa stanza si accordassero così bene alla carta da parati. |
sığmak(in uno spazio piccolo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
sakinleşmek, sakin olmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Dovresti calmarti: mi andrà tutto bene. |
takip etmek, peşinden ayrılmamak(gölge gibi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'agente pedinava il sospettato. |
sıhhati daha iyi, daha sağlıklı/sıhhatliverbo intransitivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Stai molto meglio dell'inverno scorso. |
rahatsız(informale: leggermente indisposto) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Alicia aveva l'influenza e stava così così. |
rahatsız, hasta(informale) Oggi non sono andata al lavoro perché mi sentivo così così. |
hastalıktan kalkmış, hastalıktan kurtulmuş, ayağa kalkmış(dopo una malattia) Oramai è quasi una settimana che è di nuovo in forma. |
hastalıktan kalkmış, hastalıktan kurtulmuş, ayağa kalkmış(dopo una malattia) Ciao! È bello vederti di nuovo in forma dopo così poco tempo dall'intervento. |
daha zengin
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
konu hakkındaverbo intransitivo (figurato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il professor Adams non sta sempre in tema quando parla. |
azalanverbo transitivo o transitivo pronominale (essere a corto di) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Devo fare un salto al negozio perché sto per finire il latte. |
ölmekte olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È andato a trovare sua zia che stava per morire. |
-ecek, -acakverbo intransitivo |
için/içiniz rahat olsunverbo intransitivo (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Stia tranquillo, questo programma non le manderà in tilt in computer. |
beni rahat bırakinteriezione (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Smettila di darmi noia, lasciami in pace! |
dikkatli ol, dikkatli olunverbo intransitivo (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Stai attento! Non sai cosa ti aspetta là fuori! |
bırak, oluruna bırakinteriezione (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Non dovresti lasciarti coinvolgere dalla loro lite, lascia stare. |
gece yatısıverbo intransitivo (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I ragazzi stanno a dormire a casa di Chris. |
geç saatlere kadar yatma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Lo stare a letto fino a tardi è una delle cose più belle del weekend. |
aklına yatmak(informale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Questa situazione non mi sta bene. |
üstüne vazife olmamak, üstüne düşmemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non dovevi spargere quelle voci su di me! |
sadece yap
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
yakınında durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando saremo al concerto resta vicino a me, non voglio che tu ti perda. |
hasta hissettirmek, hasta etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non sono potuto rimanere con lui all'ospedale perché la vista del sangue mi fa stare male. |
riske girmemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La ginnasta prese in considerazione l'ipotesi di tentare il salto mortale, ma poi decise di stare sul sicuro e di attenersi al programma che conosceva bene. |
geri planda olmak, ikinci planda olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
adetlere/belirli standartlara uygun davranmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non stupisce che abbia successo, sa bene come stare al gioco. |
hazırolda durmak/esas duruşta durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
uzak durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cerco di tenermi alla larga dai cibi fritti. |
(işi, vb.) ağırdan almak/kendini yormamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Bruce adora stare tranquillo quando è al bungalow sul lago. |
kilosuna dikkat etmekverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le piacciono i cibi nutrienti; non deve esagerare e deve stare attenta al proprio peso. |
tahammül edememek(figurato, colloquiale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
evde durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Oggi sono stato a casa perché non mi sentivo bene. |
başını suyun üzerinde tutmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Durante le lezioni di nuoto per principianti si insegna agli allievi a stare a galla. |
iyi olmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sarah e Jim sono felici di annunciare l'arrivo di loro figlia Grace. Sia la madre che il bambino stanno bene. |
kendiyle gurur duymakverbo intransitivo (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Rimase a testa alta dopo essersi difesa con successo. |
sabırsızlanmakverbo transitivo o transitivo pronominale (figurato) (bir şey için) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Non vedo l'ora che finisca questa giornata. |
azalmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Speriamo di trovare a breve un distributore perché la macchina è a corto di benzina. |
bırakmak(bir şeyi yapmayı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yeri olmak, doğru yerde olmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La sedia deve stare sotto il tavolo. Sandalyenin yeri masanın yanıdır. |
eğilmek, bükülmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il programmatore stava curvo di fronte al computer e digitava velocemente sui tasti. |
pusuya yatmak, saklanmak, gizlenmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
hasta/rahatsız olmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il paziente sta male da un mese. |
sakin olmak/kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cercherà di farti arrabbiare, ma tu devi restare calmo. State tutti calmi finché non arriva la polizia! |
omuz omuza vermekverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Stiamo al fianco l'uno dell'altro e finiamo questo lavoro! |
(birisiyle) omuz omuza olmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il sindacato dei lavoratori degli hotel era al fianco del sindacato dei lavoratori dei ristoranti durante lo sciopero. |
hapis cezası çekmekverbo intransitivo (idiomatico) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) È stato dentro per tre anni e adesso fatica a trovare un lavoro onesto. |
araya girmek(informale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non ho visto molto della parata perché un energumeno si era messo in mezzo. |
sessiz olmakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Una volta iniziato a disegnare coi pastelli, i bambini stettero in silenzio. |
yerinde kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
gece geç saatlere kadar uyumamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non permette mai a suo figlio di stare sveglio fino a tardi se ha scuola il giorno dopo. |
sessiz kalmak, susmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kımıldamamak, kıpırdamamakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mamma ha detto al bambino di stare fermo mentre provava a tagliargli i capelli. |
daha sağlıklı hissetmek(fisicamente) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi sento molto meglio da quando sono dimagrito. |
keyifli olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La primavera mi fa sentire sempre bene. |
güzel görünmekverbo intransitivo (avere un bell'aspetto) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tina starebbe bene se sorridesse. Stasera stai benissimo! |
uyanık kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Bere caffè mi aiuta a rimanere sveglio al lavoro. |
uzak durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
uzak durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Amy ce l'ha con te per ora, penso che dovresti starle alla larga per un po'. |
uzak durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Stai lontano da quel ragazzo perché porta guai. |
öne geçmekverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
ile berbaber olmak, ile birlikte olmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ormai in punto di morte, ha preferito stare con la sua famiglia invece che in ospedale. |
uzak durmak, yaklaşmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yetişmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Camminava così in fretta che riuscivo appena a stargli dietro. |
dik durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Stai diritto! Spalle all'indietro e pancia in dentro. |
dikkat etmek, dikkatli olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando si guida in inverno bisogna fare attenzione alle lastre di ghiaccio. |
anlaşmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sara e la sua nuova compagna di stanza sono state bene da subito. |
yatmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Siamo rimasti svegli tutta la notte a chiacchierare. |
İtalyan öğrenelim
Artık starsene'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.