İngilizce içindeki cold ne anlama geliyor?
İngilizce'deki cold kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte cold'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki cold kelimesi soğuk, üşümüş, soğuk olmak, üşümek, ısıtılmamış, soğuk, soğuk, soğukluk, soğuk, nezle, soğuk algınlığı, itici, soğuk, soğuk, ölü, ölmüş, baygın, nesnel, soğuk, amacından uzak, hazırlıksız, hazırlıksız olarak, haber vermeden, tamamen, tümüyle, nezle olmak, davetsizce müşterinin evine gitme, soğuk arama, peşin para, soğuk et, soğuk kimse, soğuk davranmak, uçuk, soğuk hindi eti, bir anda bırakma, bir anda, birden, ani, Soğuk Savaş, soğuk savaş, soğuk savaş, soğuk dalgası, soğuk hava dalgası, soğuk hava, soğuk hava, soğuk kanlı, duygusuz, acımasız, nezle, soğuk algınlığı, dondurucu soğuk, son derece soğuk, soğumak, soğumak, nezle olmak, soğukkanlılıkla anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
cold kelimesinin anlamı
soğukadjective (low in temperature) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Laura dipped one foot into the cold water of the lake. |
üşümüşadjective (person: not warm) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) She trudged home, cold and tired. |
soğuk olmak(weather: uncomfortably low temperature) (hava, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Put your coat on; it is cold outside today. |
üşümek(feel lack of heat) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I'm cold; please would you close the window? |
ısıtılmamış, soğukadjective (unheated) (yiyecek, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) No, I don't need the microwave; I like to eat cold leftover pizza. |
soğukadjective (chilled) (içecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I prefer to drink cold water. |
soğukluk, soğuknoun (uncountable (lack of heat) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Many Alaskans do not mind the cold. |
nezle, soğuk algınlığınoun (common virus: head cold) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You can tell Simon has a cold because his nose is bright red. Geçen hafta nezleye yakalandım ama şimdi iyiyim. |
itici, soğukadjective (figurative (unfriendly) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) While he is cold in public, those who know him understand that he is still a nice person. |
soğukadjective (figurative (indifferent) (soğuk bakmak) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) My boss was cold to my idea of a new product line. |
ölü, ölmüşadjective (dead) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) When the police arrived, they discovered two cold bodies. |
baygınadjective (informal (out cold: unconscious) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The boxer was knocked cold and the match was stopped. |
nesneladjective (figurative (rational, unemotional) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The judge's cold reasoning followed the law but enraged the victim's family. |
soğukadjective (figurative (sexually: frigid) (cinsel anlamda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He wanted to make love to her, but found her very cold. |
amacından uzakadjective (figurative (far from target) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) His guesses at the answer continued to be cold. He really had no idea. |
hazırlıksızadjective (figurative (unprepared) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He's not ready to go into the game. He's still cold. |
hazırlıksız olarakadverb (unprepared) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) When the star player was injured, his backup went in cold. He had no time to get ready. |
haber vermedenadverb (unintroduced) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The salesman was given no leads, and had to call potential customers cold. |
tamamen, tümüyleadverb (US (completely) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He stopped cold after seeing the body. |
nezle olmakverbal expression (contract cold virus) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you go out in this rain without a coat you're liable to catch a cold. |
davetsizce müşterinin evine gitmenoun (unsolicited sales visit or phone call) (satış için) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I got my start in sales by making door-to-door cold calls. |
soğuk aramanoun (making unsolicited sales calls) (ürün satmak için) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Do you prefer to make your sales contacts by cold calling or direct mail? |
peşin paranoun (currency) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Davis paid the workers in cold cash. |
soğuk etplural noun (chiefly US (meat served cold) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The buffet included a selection of cold cuts. |
soğuk kimsenoun (informal, figurative (person: unfriendly) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She's such a cold fish that she wouldn't even talk to me when I said hello. |
soğuk davranmaktransitive verb (informal, figurative (snub) (birisine) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
uçuknoun (herpes on lip) (dudakta) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I never kiss anyone with a cold sore. |
soğuk hindi etinoun (leftover turkey meat served cold) (akşamdan kalma) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Since Christmas we have been eating cold turkey sandwiches every day. |
bir anda bırakmanoun (figurative (sudden withdrawal from [sth] addictive) (alışkanlığı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Some people believe that cold turkey is the only way to beat addiction. |
bir anda, birdenadverb (abruptly, without support) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He quit smoking, and he did it cold turkey. |
aniadjective (abrupt and sudden) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cold turkey withdrawal from any drug is very difficult. |
Soğuk Savaşnoun (hostility: Soviet Union and West) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Many people were believed to be spies during the Cold War. |
soğuk savaşnoun (hostility short of armed warfare) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
soğuk savaşnoun (figurative (on-going veiled antagonism) (gizli çekişme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
soğuk dalgası, soğuk hava dalgasınoun (period of extremely cold weather) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The weather bureau forecast a cold wave. |
soğuk havanoun (chilly conditions) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We are going north, so prepare for cold weather! |
soğuk havanoun as adjective (for chilly conditions) |
soğuk kanlıadjective (animal) (hayvan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cold-blooded animals can't regulate their body heat like warm-blooded animals do. |
duygusuzadjective (figurative (person: emotionless) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) They say the convict is a cold-blooded killer. |
acımasızadjective (figurative (act: cruel, showing no mercy) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The massacre was a cold-blooded, ruthless act. |
nezle, soğuk algınlığınoun (cold virus) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There's no cure for the common cold. |
dondurucu soğuknoun (sub-zero temperatures) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) All my delicate plants died last night in the freezing cold. |
son derece soğukadjective (figurative (extremely cold) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) She may have a warm heart but on the outside she's freezing cold. |
soğumak(weather) (hava) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) After nightfall, the desert really grows cold. |
soğumak(figurative (feelings) (duygusal yönden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Selena's love for Eric had grown cold. |
nezle olmakverbal expression (be suffering from the cold virus) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I don't feel like going out today because I have a cold. |
soğukkanlılıklaadverb (figurative (without emotion) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The gunman killed his victim in cold blood. |
İngilizce öğrenelim
Artık cold'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
cold ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.