Fransızca içindeki âgé ne anlama geliyor?
Fransızca'deki âgé kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte âgé'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki âgé kelimesi yaş, çağ, devir, yaşında, yaşlı, ihtiyar, yaşlı görünen, yaşlı, ihtiyar, yaşlı, eski (nesil, vb.), yaşlanmış, yaşlı, ihtiyar, ihtiyarlamış, dingil, mil, devir, dönem, çağ, yaşında olmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıllık, -lık, -lik, -luk, -lük, yaşındaki, yaşında, yaşlılık, ihtiyarlık, yaşında, Ortaçağ'a ait, Ortaçağ, akran grubu, ilkel, primitif, olgunluk, genç yaşta (ölmek, vb.), okul öncesi (dönem), yaşça büyük, yaşlanmak, orta yaşlı, hayatının baharında, en parlak dönem/devir, yetişkinlik, erişkinlik, reşitlik, (yetişkin) erkeklik, kadınlık, orta yaş, yaşlılık, yaşlılık dönemi, çok küçük/genç yaş, Taş Devri, yaş farkı, küçük yaş, altın çağ, Yeni Çağ hareketi, Ortaçağ, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yetişkinlik, yaşlı kimse, ihtiyar kimse, doğurma, doğum yapma, Yeni Çağ, yaşlılık, ihtiyarlık, (birşeyi yapmak için, vb.) fazla büyümüş olmak, vazgeçmek, on beş yaşında, kırk yaşında, yirmi yaşında, ondört, (yaş) ondokuz, (yaş) onyedi, (yaş) yetmiş, (yaş) onaltı, (yaş) altmış, on üç, otuz yaşında, elli yaşındaki, seksen yaşındaki, on sekiz yaşında, okul çağında, yirmi beş yaşındaki, yirmi beş yaşında, yirmi bir yaşındaki, yirmi bir yaşında, on yaşında, yüz yaşındaki, Yeni Çağ müzik, New Age müzik, on iki, on bir yaşında, nasıl, dokuz yaşında, altı yaşında, yedi yaşında, yaşındaki, hayatın baharı, beş yaşında, iki yaşında, üç yaşında, dört yaşında, yaşları arasındaki, yaşında olmak, yaşını göstermek, bir yaşında, yüz yaşındaki, sekiz yaşında, menopoz anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
âgé kelimesinin anlamı
yaşnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est à l'âge de six ans que David est entré en maternelle. Ali altı yaşında anaokuluna başladı. |
çağ, devir(période historique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yaşındanom masculin (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quel âge faut-il avoir pour conduire ? Araba kullanabilmek için kaç yaşında olmak gerekiyor? |
yaşlı, ihtiyar(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma voisine est très vieille ; elle a plus de quatre-vingt-dix ans je pense. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Büyükannesi çok yaşlı (or: ihtiyar) bir kadındı. |
yaşlı görünen, yaşlı(vieilli) (yüz, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a l'air vieux. |
ihtiyar, yaşlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Chaque week-end, Gareth rend visite à sa grand-mère âgée. |
eski (nesil, vb.)adjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La communauté s'occupe des personnes âgées. |
yaşlanmış, yaşlı, ihtiyar, ihtiyarlamış(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa tante âgée lui a laissé sa fortune en bijoux. |
dingil, milnom masculin (partie d'une charrue) (saban) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les champs ne peuvent être labourés tant que nous n'aurons pas réparé l'age. |
devir, dönem, çağ
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yaşında olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sophie a 12 ans. |
yaşlanmak, ihtiyarlamak(personne) (insan, hayvan, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) En vieillissant, on prend des rides. Zor bir hayat geçirdi ve zamanından önce kocadı. |
yıllıkadjectif invariable (alcool) (şarap, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce whisky a 18 ans d'âge. |
-lık, -lik, -luk, -lük
Par exemple : esclavage |
yaşındaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'aurai vingt-deux ans demain. Yarın, yirmi iki yaşında olacağım. |
yaşlılık, ihtiyarlıknom masculin (vieillesse) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Son grand âge ne semblait pas avoir affecté sa mémoire. |
yaşında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
Ortaçağ'a ait, Ortaçağ
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ils ont découvert le site d'un village médiéval près d'ici. |
akran grubu(même situation sociale) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai été le seul de mes pairs à aller à l'université. |
ilkel, primitif(figuré) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a des idées vraiment médiévales sur la façon d'élever les enfants. |
olgunluk(bitki, hayvan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La plupart des animaux atteignent la maturité quelques années après la naissance. |
genç yaşta (ölmek, vb.)
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
okul öncesi (dönem)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quel type d'activités pédagogiques fonctionnent auprès des préscolaires ? |
yaşça büyük
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yaşlanmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mon chien prend de l'âge, mais il continue à courir après les voitures. |
orta yaşlılocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ceux qui aiment surtout acheter sur internet sont des hommes et des femmes d'âge mûr. |
hayatının baharındalocution adverbiale |
en parlak dönem/devir
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Durant son âge d'or, ce cinéma était plein à craquer tous les soirs. |
yetişkinlik, erişkinlik, reşitliknom masculin (insan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Malheureusement, leur second fils n'a jamais atteint l'âge adulte. |
(yetişkin) erkeklik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kadınlıknom masculin (pour une femme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
orta yaşnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quand Ray est arrivé à l'âge mûr, il a réalisé qu'il devait faire quelque chose pour rester en forme. |
yaşlılık, yaşlılık dönemi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Grand-père mourut à l'âge vénérable de 99 ans. |
çok küçük/genç yaşnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mozart a joué devant la royauté européenne à l'âge tendre de six ans (or: au jeune âge de six ans). |
Taş Devrinom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les dinosaures s'étaient déjà éteints au début de l'âge de pierre. |
yaş farkınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a une différence d'âge importante entre John et sa femme. |
küçük yaş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mon fils a commencé à lire à un âge précoce : à 3 ans, si je me souviens bien. |
altın çağnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Certains considèrent le 18e siècle comme l'âge d'or de la raison. |
Yeni Çağ hareketinom masculin (anglicisme : mouvement) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Ortaçağnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La plupart des sociétés européennes étaient basées sur un système féodal au Moyen Âge. |
yaşlanmak, ihtiyarlamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La vue de la plupart des gens se détériore au fur et à mesure qu'ils prennent de l'âge. |
yaşlanmak, ihtiyarlamaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Je trouve qu'il a pris de l'âge ces derniers temps ; les soucis, sans doute. |
yetişkinliknom masculin (hayvan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À l'âge adulte, le mâle de l'espèce développe une crête. |
yaşlı kimse, ihtiyar kimsenom féminin (hukuk: 65 yaşın üzerindeki kimse) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
doğurma, doğum yapma
|
Yeni Çağlocution adjectivale |
yaşlılık, ihtiyarlıklocution adjectivale Le déclin de la santé est un problème du troisième âge qui touche beaucoup de personnes. |
(birşeyi yapmak için, vb.) fazla büyümüş olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Veronica a passé l'âge de jouer à la poupée Barbie à l'âge de treize ans. |
vazgeçmek(büyüyünce) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
on beş yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a quinze ans. |
kırk yaşında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mon mari a quarante ans. |
yirmi yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'aurai vingt ans le mois prochain. |
ondört(âge) (yaş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Amy avait quatorze ans quand elle a décidé qu'elle voulait étudier la physique. |
(yaş) ondokuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Brian avait dix-neuf ans quand il est entré dans l'armée. |
(yaş) onyedi(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Janice a dix-sept ans. |
(yaş) yetmiş(France, Can) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Bill a soixante-dix ans. |
(yaş) onaltı(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nicole a seize ans. |
(yaş) altmış(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Alan a soixante ans. |
on üç(âge) (yaş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Paul a treize ans. |
otuz yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Glenn a trente ans. |
elli yaşındaki(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a eu cinquante ans la semaine dernière. |
seksen yaşındaki(France, Can, Belg, Suisse) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous avons organisé une grosse fête pour les quatre-vingts ans de ma grand-mère. |
on sekiz yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai voté pour la première fois quand j'avais dix-huit ans. (or: à dix-huit ans). |
okul çağındalocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yirmi beş yaşındaki, yirmi beş yaşında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tania a vingt-cinq ans. Sharon a un frère de vingt-cinq ans (or: âgé de vingt-cinq ans). |
yirmi bir yaşındaki, yirmi bir yaşında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
on yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Emily a dix ans. |
yüz yaşındaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) George a reçu une carte de la Reine quand il a fêté ses cent ans. |
Yeni Çağ müzik, New Age müzik(style musical) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
on iki(âge) (yaş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Rose a douze ans. |
on bir yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Demain, Agatha aura onze ans. |
nasıl
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je n'avais pas réalisé à quel point la situation était devenue dramatique. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Kaç yaşındasın? |
dokuz yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jason n'a que neuf ans, mais il étudie déjà la physique. |
altı yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Hilary a appris à lire quand elle avait six ans. |
yedi yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Max a sept ans maintenant et il est en CE1. |
yaşındaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La classe est ouverte aux enfants âgés de 5 ans ou plus. |
hayatın baharınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) On dit souvent que la trentaine est la fleur de l'âge. |
beş yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma fille a cinq ans aujourd'hui ! |
iki yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Denise a appris la propreté à son fils quand il avait deux ans. |
üç yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) À trois ans, Jasper a déménagé en France. |
dört yaşında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mon fils aura quatre ans demain. |
yaşları arasındaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yaşında olmak(âge) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Robert a dix ans. |
yaşını göstermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le fait qu'elle se souvienne de pubs des années 70 trahit son âge. |
bir yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Malheureusement, l'éléphant est mort quand il n'avait qu'un an (or: à l'âge d'un an seulement). |
yüz yaşındaki(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma grand-mère a cent ans ! |
sekiz yaşında(âge) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mon aîné a huit ans. |
menopoz
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'est pas rare pour les femmes de prendre du poids à la ménopause. |
Fransızca öğrenelim
Artık âgé'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
âgé ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.