İngilizce içindeki rooms ne anlama geliyor?
İngilizce'deki rooms kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte rooms'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki rooms kelimesi oda, yer, mekân, kapasite, (boş) oda, odadakiler, odadaki insanlar, olanak, imkân, şans, yatak odası, konaklamak, kalmak, kazan dairesi, soyunma odası, deneme kabini, sohbet odası, konferans salonu, doğumhane, yemek odası, çift kişilik oda, iki kişilik oda, salon, soyunma odası, acil servis, acil servis, oturma odası, soyunma odası, oyun odası, misafir odası, misafir yatak odası, esas sınıf, otel odası, çamaşır odası, oturma odası, soyunma odası, soyunma odası, yer açmak, toplantı odası, hataya yer yok, ameliyathane, bayanlar tuvaleti, oyun odası, tuvalet, oda servisi, oda sıcaklığı, oda ısısı, oda sıcaklığı, oda ısısı, boş yer, tek kişilik oda, oturma odası, dumanlı/dumanla kaplı oda, misafir odası, ayakta duracak yer, buhar odası, kiler, çift yataklı oda, çamaşır odası, bekleme salonu anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
rooms kelimesinin anlamı
odanoun (enclosed area in a building) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Our flat has five rooms. Dairemiz beş odalıdır. |
yer, mekânnoun (space) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You can't buy that sofa. We have no room for it. O kanepeyi alamazsın. Evde onu koyacak yerimiz yok. |
kapasitenoun (capacity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) With room for 300 people, the hotel's conference centre is ideal for large gatherings. |
(boş) odanoun (hotel, lodging: vacancy) (otel, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hello, do you have a room available for this weekend? Merhaba, hafta sonu için boş bir odanız var mı acaba? |
odadakiler, odadaki insanlarnoun (figurative (persons in a room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The room quieted as he began his announcement. |
olanak, imkân, şansnoun (figurative (opportunity) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Is there room for improvement with this product? Bu ürünü geliştirme olanağı var mı? |
yatak odasınoun (bedroom) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He went to his room to read a book. |
konaklamak, kalmakintransitive verb (lodge) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Yes, he rooms here at the inn from time to time. |
kazan dairesinoun (room containing hot-water tanks) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) During the winter, many homeless people sleep in the boiler room. |
soyunma odasınoun (sport: area for changing clothes) (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The team left the changing room in chaos after celebrating their victory. |
deneme kabininoun (clothing shop: fitting room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Minna went to the changing room to try on a skirt. |
sohbet odasınoun (internet conversation site) (bilgisayar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We met in a chatroom for singles, and later began dating. |
konferans salonunoun (room where meetings are held) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The meeting will be in the conference room in 15 minutes. |
doğumhanenoun (birthing suite) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They rushed her to the delivery room for an emergency Caesarean delivery. |
yemek odasınoun (room: where meals are eaten) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The family usually have their evening meal together in the dining room. |
çift kişilik oda, iki kişilik odanoun (hotel room: bed for two) (otel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'd like to book a double room for three nights. |
salonnoun (dated (parlour) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) After dinner, the ladies retired to the drawing room. |
soyunma odasınoun (theater: for changing costumes) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There are bright lights around the mirror in the actor's dressing room. |
acil servisnoun (hospital: casualty department) (hastane) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The ambulance took the injured man to the emergency room. The casualty department was filled with victims of the accident. |
acil servisnoun (initialism (emergency room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Where do you turn for the entrance to the ER? |
oturma odasınoun (US (living room, lounge) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We have a big-screen TV in our family room. I love to sit in the family room and read a good book all day. |
soyunma odasınoun (booth for trying on clothes) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Once I'd picked out a few dresses, I went into the fitting room to try them on. |
oyun odasınoun (recreation area) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The nursing home residents gathered in the game room to play bingo. |
misafir odası, misafir yatak odasınoun (spare bedroom for guests) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Our guest room does double duty as a home office. |
esas sınıfnoun (US (school: room) (okul) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Can you tell me where I can find my homeroom? |
otel odasınoun (room in a hotel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It is a spacious hotel room. |
çamaşır odasınoun (utility room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The kitchen's a bit small but at least there's a laundry room. |
oturma odasınoun (lounge, family room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The whole family gathered in the living room to play cards. My apartment has a kitchen, living room, two bedrooms, and a bathroom. |
soyunma odasınoun (sport: changing area) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The school's locker room always smells bad after football games. |
soyunma odasınoun as adjective (relating to a locker room) |
yer açmakverbal expression (create enough space for [sb] or [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Can we make room in the car for one more person? |
toplantı odasınoun (venue where discussions are held) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hataya yer yoknoun (accuracy required) When designing airplanes, there is no room for error. |
ameliyathanenoun (room where surgery is performed) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The surgeon went into his operating room to perform surgery. Operating theatres cannot be completely sterile. |
bayanlar tuvaletinoun (euphemism (bathroom, toilets) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Excuse me; could you please point me to the powder room? |
oyun odasınoun (abbr, informal (recreation room) (kıs) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My house has a rec room in the basement with a pool table and air hockey. |
tuvaletnoun (US (toilet facilities) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This restaurant has very unusual restrooms. |
oda servisinoun (hotel service providing food in room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I ordered room service half an hour ago! - where have you been? Instead of going down to the dining room tonight, let's call room service and have dinner right here. |
oda sıcaklığı, oda ısısınoun (informal (indoor temperature comfortable to humans) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) For me the most comfortable room temperature's about 20°C. |
oda sıcaklığı, oda ısısınoun (informal (food: temperature of surroundings) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It's dangerous to leave uncooked meat at room temperature. |
boş yernoun (plenty of space) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It'll all fit in my suitcase with room to spare. |
tek kişilik odanoun (hotel room for one person) (otel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The single rooms here are no wider than the beds they contain. I'd like to book a single room with shower, please. |
oturma odasınoun (lounge, living or family room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Your mother's waiting for you in the sitting room. |
dumanlı/dumanla kaplı odanoun (figurative (hidden negotiating by politicians) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The discussions about their manifesto took place in smoke-filled rooms. |
misafir odasınoun (guest bedroom) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The party guests put their coats in the spare room. |
ayakta duracak yernoun (space to stand) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The club was so crowded that there wasn't even standing room. |
buhar odasınoun (sauna) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kilernoun (walk-in cupboard) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) All my food cans are in the storage room. |
çift yataklı odanoun (hotel room with two single beds) (otel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We ordered a twin room so I was upset when we were given a double. |
çamaşır odasınoun (laundry room) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
bekleme salonunoun (seated area for awaiting an appointment) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Please take a seat in the waiting room until your name is called. |
İngilizce öğrenelim
Artık rooms'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
rooms ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.